Erdem Sökmen

[box] SİHİRBAZ [/box]

Sonbahara yine çok değerli bir müzisyenle merhaba demek istedim. Biliyorsunuz Müzisyen köşesinde özellikle “müzisyen” kimliği ağır basan, gerek enstrümanist, gerek besteci, gerekse aranjör kimliğiyle müziğimizin mutfağında harika yemekler yapan (ama çoğu dinleyicinin genellikle midelerine indirdikleri yemeklerin aşçılarıyla değil, tatlarıyla ilgilendikleri) ve bilinçaltımıza yerleşmiş pek çok melodinin bir yerinde mutlaka bir parmağı olan değerli müzisyenleri ağırlıyorum.

Topun ağlarla buluştuğu ve milyonların ayağa kalktığı o müthiş anda, acaba o golü hazırlayanlar, pası düzgün verenler kimi zaman golü atan kadar, kimi zaman da golü atandan daha kıymetli değil midirler? Öyledirler, öyledirler…

Erdem Sökmen’i sorsam, “Canım tabiki biliriz” diyebilirsiniz, ama size emek verdiği şarkıları sıralasam, “Hadi canım bunu da mı o çalmış meğer?” diye şaşırabilirsiniz. Erdem Sökmen, Türkiye’nin en önemli stüdyo ve sahne müzisyenlerinden biridir. Bir müzik mağazasına girip Türkçe bir albümü (hangi tarz olursa olsun) gözünüzü kapayıp rastgele seçseniz, içinde Erdem Abi’nin mutlaka bir eşliği olduğu konusunda bahse girebilirim.

Hangi şarkılarda parmağı olduğunu saymaya kalksam, sanırım birkaç sayfa sürer, ben en bilinenlerden birkaç örnek vereyim… Mesela, Levent Yüksel’in yorumladığı Tuana ve Yeter ki Onursuz Olmasın Aşk’ı, sonra Tarkan’dan dinlediğimiz  Dön Bebeğim’i Erdem Sökmen çalmıştır. Sezen Aksu’nun bir çok albümünde, Nazan Öncel albümlerinde de (özellikleGöç) rastlarız Erdem Sökmen’in gitar performanslarına. Candan Erçetin, Ajda Pekkan, Nilüfer, Sertab Erener, Işın Karaca, Nil, Mirkelam, Mustafa Ceceli, Sıla, Demet Akalın, Burcu Güneş, Funda Arar, Betül Demir, Göksel, Yaşar, Serdar Ortaç, Nalan, Hakan Peker, Emel ve daha saymakla bitiremeyeceğim pek çok pop albümünün klasik gitar kayıtlarında imzası bulunduğu gibi; popüler müzikle sınırlı kalmayıp Erkan Oğur, Müslüm Gürses, Fahir Atakoğlu, Leman Sam, Kubat, Burhan Şeşen gibi isimlerin albümlerinde de yer almıştır.

Erdem Sökmen’in gitarı stüdyoda olduğu kadar sahnede de sanki CD’den dinliyormuşsunuz gibi pırıl pırıl mırıldanır. Keramet gitarda sanmayın, başkası eline alsa o kadar olur mu? Sihirli olan gitar değil; parmaklar…

Biraz geriye sarıp, Erdem Sökmen’in geçmişine bakarsak: Raffi Arslanyan’dan gitar dersleri aldıktan sonra Mimar Sinan Üniversite’sinde kompozisyon ve gitar eğitimi gördü. 1986’da İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndaki klasik gitar bölümünün kurucusu oldu ve burada sanatta yeterlilik ünvanını aldı. Kenan Doğulu’nun konservatuarda Erdem Sökmen’den klasik gitar dersi aldığı da ulaşabildiğimiz bilgiler arasında…

Değerli ustanın bir de Pasifflora isimli bir grubu var. Levent Altındağ, Eylem Pelit, Volkan Öktem, Serkan Özyılmaz ve Şenova Ülker gibi her biri kendi enstrümanının üstadı olan (kısacası, bir arada olmaları dinleyici için bulunmaz nimet olan) müzisyenlerden oluşan enfes topluluk… Siz gelin, Erdem Sökmen’i canlı canlı izlemeyi bahane edip bir taşla 6 kuşu birden vurun (:

Hepinize keyifli sarı sonbaharlar…

– Gitar derslerine Raffi Arslanyan ile başladığınızı biliyoruz ama ben daha öncesini sormak istiyorum: Neden gitar? Gitarla ilk tanışmanız nasıl oldu? 

– Ağabeyim, Raffi Arslanyan hocadan ders alıyordu. Gitardan çok etkilenmiştim. Çalışmalarını dinleyip taklit etmeye çalışıyordum. Sonunda babam beni de Raffi hocaya götürdü.

– İlk sahneye çıktığınız anı hatırlıyor musunuz?

– 15 yaşımdaydım. Arkadaşlarımla amatör bir grubumuz vardı ve arkadaşlarımın ayarladığı bir organizasyonla ilk sahne deneyimimi gerçekleştirdim. Çok keyifliydi.

– Zamanında Paco de Lucia’nın turne teklifini geri çevirdiğiniz yönünde bir takım söylentiler var, doğru mu?

– Böyle bir şey yok. Aynı sahneyi paylaşmayı çok isterdim. Aslı olmayan bir haber bu.

– Türkiye’de albümüne katkıda bulunmadığınız şarkıcı yok gibi… Peki dünyaya müzik yapmanız gerekseydi, ne gibi bir konsept düşünürdünüz?

– Bu konuda bazı kişilerin genellikle folklörümüzden yola çıkarak batı müziği ile sentez yapmak istediklerini görmekteyim. Bence de bu yanlış değil ama bu sentezin dozu ve içeriği çok önemli. Sanırım ben de bu öğeleri kullanarak kendi bakışımla bu doğrultuda bir şeyler yapardım. Tabii daha önce hiç yapılmamış, tamamen yeni ve farklı bir konsept düşünüp, bunu bütün dünyanın benimsemesini sağlamak çok daha zor, ama daha çok istediğim bir şey olurdu.

– Sezen Aksu’nun Deliveren albümünün sonunda, stüdyo çalışmaları sırasında kaydedilmiş bir sürprizle karşılaşmıştık. Doğal stüdyo ortamındaki atmosferi, diyalogları, sizi stüdyoda tutmak için gösterilen çabaları gülümseyerek dinlediğimiz çok keyifli bir kayıttı bu. Siz bu kayıtla karşılaştığınızda neler hissettiniz?

Maalesef gülümseyerek karşılayamadım. Haberim olmadan albüme konulması pek hoş karşılayacağım bir durum değildi.

– Müzik dışındaki Erdem Sökmen nasıl biridir? Hayatı nasıl tanımlar?

– Çok yakınlarımı ard arda kaybettikten sonra hayatın gerçekten çok kısa olduğunu ve çok da fazla ciddiye alınmaması gerektiği hissine kapıldım. Zaten yapım gereği de fazla hırslı olmayı ve yarışları pek sevmiyorum. Arkadaşlarım ve dostlarıma yeterince zaman ayırmak, mesleki anlamda ise elimden geldiğince kaliteli şeyler üretebilmek hayatta yapmak istediklerim.

– Unutkanlığınızla ilgili takside unuttuğunuz gitarınızı daha sonra yeniden satın almak zorunda kaldığınız, havaalanında iki gitarınızı birden unutabildiğiniz yönünde bir takım rivayetler var (: Var mıdır bunların aslı astarı (: 

– Biraz dalgın olduğumu kabul ediyorum. Ama benim de takip ettiğim kadarıyla çok abartmışlar 🙂 Aslı olmayan haberler çok fazla.

– Bugünün Türkçe Pop Müzik’i ile ilgili görüşleriniz neler? 

– Daha çabuk üretilmek isteniyor. Ticarî başarı daha ön planda ve maalesef yatırımlar kısıtlı. Böyle olunca da kaliteden ödün verilmiş oluyor. Tabii ki istisnalar var ama genel olarak böyle.

– Türkçe Müzik’e altın çağını yaşatan albümler sizce hangileridir?

– Levent Yüksel’in Med Cezir albümü ve Sezen Aksu’nun Onno Tunç ile yaptığı bir çok albümü sayabilirim.

– Sizce müzisyenlik sadece müzik bilgisi ile alakâlı bir kavram mıdır yoksa müzisyenliğe özgü bir yaşam biçimi, hayata bakış açısı, dünya görüşü de var mıdır? Yani mesela kişisel olarak belirli duyarlılıklardan yoksun olmasına rağmen müzik bilgisi olağanüstü olan bir enstrümaniste müzisyen denir mi? 

– Dediğiniz gibi, hayata bakışınız, müzikal birikimleriniz, dünya görüşünüz ve tabii ki doğru bir teknikle çok çalışarak enstrümana hakim olabilmeniz, sonunda bütün bu birikimlerle kendinizi ifade ederek müziği yorumlayabilmeniz müzisyenliğin gerektirdikleri diye düşünüyorum.

– Albümlerde adınızı hep gitarist olarak görüyoruz… Besteleriniz de var mı? Bir forumda hakkınızda “Kendisine ait bir besteyle henüz karşılaşmadık ya da saklıyor” şeklinde bir yorum okudum. Saklıyor musunuz gerçekten 🙂

– Hayır tabii ki saklamıyorum. Ama bir yorumcunun mutlaka beste yapması gibi bir zorunluluğu olmadığını düşünüyorum. Olduğunda paylaşmaktan zevk duyarım.

– Gerçekleştirdiğiniz söyleşilerden birinde şöyle bir cümlenizi yakaladım: “Bir solo albüm düşünüyorum. İlk olarak solo klasik gitar, daha sonra da grupla daha farklı; jazz, latin klasik gibi farklı birikimlerimin ortaya çıktığı bir albüm planlıyorum.” O zaman soruyorum: hani nerede, ne zaman çıkacak?

– Evet bunlar doğru. Ama ben gerçekten kendimi en iyi biçimde ifade edebilmek istiyorum, bunun için hazır olduğumda yapacağım. Konservatuarda gitar dersleri, sahnede eşlik, grubumuz Passiflora ile sahne performansları, yine farklı müzisyenlerle sahne çalışmaları ve de stüdyo müzisyenliği, hepsi bir arada olunca kendime yeterince zaman ayıramadığım için maalesef gecikti.

– Teknolojiye olan merakınızı biliyorum… Siz şimdi bir mucit olsaydınız ve yepyeni bir şey yaratma şansınız olsaydı, insanlığa ne gibi bir kolaylık sunardınız?

– Kulaklık kablolarının dolaşmamasını sağlayacak bir buluş çok yararlı olurdu. Wireless ve bluethooth kulaklıklar hala istediğim gibi değil maalesef.

– Size göre Türkiye’nin ve dünyanın en büyük gitaristleri kimlerdir? Çok var diyeceksiniz diye şöyle bir sınırlandırma getiriyorum soruma: Hem Türkiye’den hem dünyadan 5’er isim saymanız gerekseydi, kimleri sayardınız?

– Sayılarla sınırlandırmak istemiyorum. Çünkü farklı tarzlarda müzisyenleri de beğeniyorum. Ama ilk aklıma gelenler: Julian Bream, David Russel, Joe Pass, Egberto Gismonti, Ralph Towner, Pat Metheny, Erkan Oğur, Neşet Ruacan ve daha pek çok isim var…

– Müzikal hedeflerinize ulaştınız mı? Yoksa daha yapılacak çok iş mi var?

– Tabii ki çok şey var. Müzik sonsuz, projeler bitmez.

– Son olarak: Bu söyleşide size sormadığım ama sorsaydım cevaplamaktan mutluluk duyacağınız bir soru var mı? 

– Hayır yok. Teşekkürler.

 [button link=”http://www.fgulyanik.com/kose-yazilari/” color=”silver”] Köşe Yazılarına Geri Dön[/button]

No Comments

Bir Cevap Yazın